- parlamak
- Parlamaq
Türkcə-Azərbaycanca İzahlı Tibb lüğəti. - Türkcə-Azərbaycanca izahlı tibb lüğəti; - Bakı: Şirvannəşr. A. Məmmədoğlu . 2009.
Türkcə-Azərbaycanca İzahlı Tibb lüğəti. - Türkcə-Azərbaycanca izahlı tibb lüğəti; - Bakı: Şirvannəşr. A. Məmmədoğlu . 2009.
parlamak — nsz 1) Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak. M. A. Ersoy 2) Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak Ayna parlıyor. 3) Tutuşup alev çıkarmak Pof diye gaz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alev gibi parlamak — canlı, ışıl ışıl olmak Gözleri siyah bir alev gibi parlıyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldızı parlamak — başarı yönünden herkesin dikkatini çekecek bir duruma gelmek, ün kazanmak Yeni Dâhiliye Nazırı Zati Bey in yıldızı parladıkça Zaptiye Nazırı Selim Paşa nın ikbali sönmeye yüz tuttu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği parlamak — coşmak, heyecanlanmak Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözleri parlamak — gözlerinde sevinç ve istek belirmek İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi bulmuştu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
HEFAFE — Parlamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
REHREHE — Parlamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yalanlamak — parlamak, direhşan olmak; yalvarmak, rica etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaldıramak — parlamak, direhşan etmek, uzakdan şâşâli görünmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılamak — parlamak, alevlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
IDAE — Parlamak veya parlatmak. Ruşen etmek veya ruşen olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük